Kronik ağrı belirgin bir neden olmadan da ortaya çıkabilir

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Serdar Nurmedov, kronik ağrıların nedenleri ve etkilerine dair açıklamalarda bulundu.

Kronik ağrı belirgin bir neden olmadan da ortaya çıkabilir

Genellikle bir hastalık veya yaralanmanın sonucu olarak ortaya çıkan ve üç aydan daha uzun süren ağrılara ‘kronik ağrı’ denildiğini belirten Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Serdar Nurmedov, “Kronik ağrı, bir yaralanma veya hastalıktan kurtulduktan uzun süre sonra da devam edebilir. Bazen belirgin bir neden olmadan bile ortaya çıkabilir. Kronik ağrı, vücudun bir bölgesinde hissedilen sürekli veya tekrarlayan bir rahatsızlık hissi olarak tanımlanır.” diye konuştu.

Kronik ağrı çok yaygın görülen bir sorun

Kronik ağrıların çeşitli nedenlerle ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Nurmedov, “Yaralanmalar, cerrahi müdahaleler, romatizmal hastalıklar, sinir sistemi bozuklukları, belirli kanser türleri, fibromiyalji, migren, omurga sorunları gibi durumlar kronik ağrıya neden olabilir. Kronik ağrı çok yaygın görülür ve bir kişinin tedaviye başvurmasının en öncelikli nedenleri arasındadır. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yetişkinlerin yaklaşık yüzde 25'i kronik ağrıdan mustarip. Kronik ağrı ülkemizde de artış gösteriyor. Bu sebeple bir çok kamu ve özel hastanelerde ağrının tedavisi ile uğraşan ‘Algoloji’ bölümleri açılmaya başlandı.” ifadelerini kullandı.

Hastalar kronik ağrıları çok farklı şekillerde tanımlayabiliyor

Bazı insanların da bir yaralanma veya fiziksel hastalığa bağlı olmayan kronik ağrıya sahip olduğunun altını çizen Nurmedov, “Biz bunu psikojenik ağrı veya psikosomatik ağrı olarak adlandırırız. Psikojenik ağrı stres, anksiyete ve depresyon gibi psikolojik faktörlerden kaynaklanır. Bununla birlikte  birden fazla ağrı nedeninin üst üste gelmesi de mümkündür. Kanseri olan bir bireyin aynı zamanda psikojenik ağrıya sahip olması gibi.” dedi. 

Hastaların kronik ağrıları çok farklı şekillerde tanımladığını da sözlerine ekleyen Nurmedov, “Vurma, sıkma, yanma, zonklama, batma, sıkıştırma gibi betimlemeler kullanabiliyorlar. İşin içine kronik ağrının sebep olduğu ruhsal hastalıklar da eklenince tanımlamalar çok daha karmaşık bir hal alabiliyor.” şeklinde konuştu.

Tanı konması için hastanın detaylı fizik muayenesi yapılır

Kronik ağrıdan söz edilebilmesi için ağrının en az üç aydır devam ediyor olması gerektiğini hatırlatan Doç. Dr. Serdar Nurmedov, “Bu süre zarfında ağrının sürekli olması şart değil. Eğer yenilenen tarzda oluyorsa da kronik ağrıdan söz edebiliriz. Tanı konması için öncelikle hastadan ayrıntılı hastalık geçmişi alınır ve hastanın detaylı fizik muayenesi yapılır. Devamında kan testleri, MR, BT, Röntgen, EMG, refleks ve denge testleri, idrar ve beyin omurilik sıvısı testleri dahil ağrının kökeninin ortaya çıkarılmasına faydalı olabileceği düşünülen çeşitli testler istenebilir.” açıklamasını yaptı. 

Kronik ağrısı olan bireylerle yaşamak yıpratıcı olabilir 

Kronik ağrının sadece fiziksel bir sorun olmanın ötesinde, kişinin psikolojisini de önemli ölçüde etkileyebilen bir sorun olduğuna değinen Nurmedov, “Kronik ağrı sürekli olarak var olduğu için kişinin günlük yaşamına, ilişkilere ve genel yaşam kalitesine olumsuz etkileri olabilir. Kronik ağrı stres, kaygı, depresyon, uyku sorunları dahil birçok ruhsal sorunlara yol açabilir.” dedi.

Kişiden kişiye ve durumdan duruma değişkenlik gösterse de kronik ağrısı olan bir bireyle yaşamanın kimi zaman oldukça yıpratıcı olabileceğini kaydeden Nurmedov, sözlerine şöyle devam etti:

“Kişinin ağrı ile baş etmek için harcadığı enerji, zaman ve dikkat o kadar fazla ki, aile üyeleri ve arkadaş çevresine ayıracak ne enerjisi ne zamanı ne de dikkati kalır. Bu da ilişkileri yıpratır. Bununla birlikte, kronik ağrıyla yaşayan bir kişi, sürekli rahatsızlık, stres ve zorluklarla karşı karşıya olduğu için çevresindeki insanların üzerinde duygusal bir yük oluşturabilir. Aile üyeleri veya yakın arkadaşlar, sevdiklerinin acı çektiğini görmekten veya onun ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalmaktan dolayı endişe duyabilirler ve üzülebilirler. Kronik ağrı, kişinin çevresindekilerde çaresizlik hissinin oluşmasına sebep olabilir. Bu da zamanla öfkeye dönüşebilir. Buna bağlı ilişkiler gerilebilir ve kimi zaman kopabilir de.” 

Kronik ağrıya yönelik herkese ve her duruma uyan standart bir reçete yok

Öncelikle ağrıların nedenlerinin araştırıldığını ve tespit edilirse neden yönelik tedavi planlandığını vurgulayan Nurmedov, “Bazen ağrının kaynağı bulunamaz, bu durumda ağrı semptomatik bir şekilde tedavi edilir. Kronik ağrının tedavisinde birçok yaklaşım var. Hangi yaklaşımın uygulanacağı ağrının türü, ağrının kaynağı, yaş, genel tıbbi durum ve eşlik eden psikiyatrik rahatsızlıklar gibi birçok faktöre bağlı. Dolayısıyla, kronik ağrı tedavisi bireye özgü ve multidisipliner olmalı. Unutulmamalıdır ki, kronik ağrıya yönelik herkese ve her duruma uyan standart bir reçete yok.” uyarısında bulundu.

Nurmedov, kronik ağrı tedavisinde genel olarak kullanılan yöntemlerin de ilaç tedavisi, fizik tedavi, bilişsel davranışçı terapi, kabul ve adanmışlık terapisi, bilinçli farkındalık yöntemlerini içerek psikolojik destek, alternatif tıp ve cerrahi müdahaleler olduğunu açıkladı.

Kronik ağrının dört temel direği: Stres, beslenme, egzersiz ve uyku

İnsanların yaşam tarzını etkileyen dört ana faktörün adeta kronik ağrının dört temel direği olduğunu dile getiren Doç. Dr. Serdar Nurmedov, bu faktörlerin kontrol altında tutulmasının kronik ağrının en aza indirilmesinde yardımcı olabileceğine dikkat çekti.  Bu faktörleri stres, beslenme, egzersiz ve uyku olarak sıralayan Nurmedov, “Stres kronik ağrıda önemli bir rol oynayabilir. Bu nedenle stresinizi mümkün olduğunca azaltmaya çalışmak önemli. Herkesin stresini yönetmek için farklı teknikleri vardır. Bugüne kadar denemiş olduğunuz teknikler işe yaramadıysa, sizin için en iyi olanı bulana kadar farklı seçenekleri deneyin. Her gün 30 dakika boyunca düşük yoğunluklu egzersizlere katılmak ağrınızı azaltmaya yardımcı olabilir. Egzersizin aynı zamanda stres giderici özelliği de var. Kronik ağrıdan mustarip bireylerin beslenmesine önem vermelerinde fayda var. Çünkü kırmızı et ve rafine karbonhidratlar enflamasyona neden olur. Enflamasyon da ağrıya neden olur. Bu sebeple enflamasyona neden olan gıdaları ortadan kaldırarak anti-enflamatuar bir beslenmeye geçmeniz önerilir. Uyku eksikliği kilo almanıza neden olabilir ve bu da kronik ağrınızı daha da arttırabilir. Kaliteli uyku stres yönetimi için de önemli.” önerilerinde bulundu.

Kronik ağrının tamamen ortadan kaldırılması her zaman mümkün olmayabilir 

Tedavi süresinin, ağrının şiddeti, süresi, altta yatan durumun karmaşıklığı, tedaviye verilen yanıt ve kullanılan tedavi yöntemleri gibi faktörlere bağlı olduğunu belirten Nurmedov, “Kronik ağrının tedavi edilmesi genellikle uzun vadeli bir süreçtir ve tamamen ortadan kaldırılması her zaman mümkün olmayabilir. Bu sebeple sabır, iş birliği ve düzenli kontrol kronik ağrının tedavisinde önem arz eder. Tedavinin amacı, ağrıyı kontrol altına almak, yaşam kalitesini artırmak ve günlük işlevselliği iyileştirmektir. Hatırlatmak isterim ki, kronik ağrı dahil, hayatın en önemli ve en büyük sorunlarının çoğu temelde çözümsüzdür. Onları çözemeyebiliriz ama aşabiliriz. Bu sebeple kronik ağrıyı tamamen ortadan kaldırmak için harcadığımız enerji, zaman ve dikkatimizi bu sorunu aşmaya kanalize etmek daha işlevsel olacaktır. Bu konuda ‘Bilişsel Davranışçı Terapi’, ‘Kabul ve Adanmışlık Terapi’ ve ‘Bilinçli Farkındalık’ yaklaşımlarının son derece etkili olduğunu belirtmekte fayda var.” ifadelerini kullandı. 

Ağrı stres düzeyini, stres de ağrının şiddetini arttırabilir

Fiziksel ağrı ve ruh sağlığının birbirini besleyen bir döngü içinde olduğuna dikkat çeken Nurmedov, “Kronik ağrı ruh sağlığını olumsuz etkilediği gibi, ruh sağlığının bozulması da fiziksel iyilik halimizi olumsuz etkiler. Öte yandan ağrı deneyimi sadece fiziksel bir duyum değildir, aynı zamanda psikolojik, duygusal ve bilişsel süreçlerle de ilişkilidir.” dedi. 

Fiziksel ağrı ve ruh sağlığı arasındaki etkileşime en iyi örneklerden birinin stres etkisi olduğunu söyleyen Nurmedov, sözlerini şöyle tamamladı:

“Ağrı stres düzeyini arttırabilir ve stres de ağrının şiddetini arttırabilir. Stres hormonlarındaki artış ağrının daha şiddetli algılanmasına sebep olabilir. Aynı zamanda kronik stres, ağrının kronikleşmesini kolaylaştır ve şiddetini arttırabilir. Bir diğer örnek de fiziksel ağrının algılanması ve yorumlanması ile ilgilidir. Şöyle ki; ağrı deneyimi, kişinin algılamasına, yorumlamasına ve ağrıya verdiği anlamına bağlı olarak değişebilir. Ruhsal faktörler, ağrıya odaklanma, ağrıyı tehdit olarak algılama kısmında belirleyici olabileceği gibi, ağrıya karşı başa çıkma stratejilerin geliştirilmesinde de önemli rol oynar.”

  Hibya Haber Ajansı